Birinci bölüm: Kâğıttan kaplan
13 Şubat 2011
İlk günden itibaren Balyoz planını ciddiye aldım. Kamuoyunda, basında tartışma yaratan boyutunu, yani sonradan eklendiği söylenen belgeleri, şüphelilere suç isnat edebilmek için üzerinde oynandığı anlaşılan evrakları, tarih ve isim karmaşasını bir kenara koyuyorum.
Varlığı sanıklarca da kabul edilen, ses kayıtları bulunan 5-7 Mart 2003 tarihli “Plan Semineri”, herhangi bir demokraside kabul edilebilir bir “oyun” değildir.
2 Kasım 2002’de seçim yapılmış.
4 ay sonra, komutanlar bir kışlaya kapanıp “günümüzdeki gelişmelerle paralellik taşıdığını” belirterek bir “jenerik senaryo” üzerinde çalışıyorlar.
Masa üzerinde isyanlar çıkarıp sıkıyönetim ilan ediyor, hükümeti devirip bir “milli mutabakat hükümeti” kuruyorlar.
Üstelik gerçek isimler kullanıyorlar.
“Kâğıt”tan bir “kaplan” yaratmaya çalışıyorlar.
Bu, tehlikeli bir “harp oyunu”dur.
Seminerde sunum yapanların, tarihimizdeki 3 darbeden ve pek çok darbe girişiminden hiç ders çıkarmadığının kanıtıdır.
Hiçbir sivil iktidar, kendi emri altındaki orduda yapılan böyle bir hazırlığa göz yumamaz; yummamalıdır.
İkinci Bölüm: Kaplandan kâğıt
Fakat basına yansıyan pek çok kanıttan anlıyoruz ki şu ya da bu nedenle “Balyoz dosyası” ile oynanmış.
Bazı marifetli eller devreye girmiş, belgelere müdahale edilmiş, o tarihte var olmayan şirketler kurulu gösterilmiş, yurt dışındaki isimler orada gibi kaydedilmiş, bazı tarihler yer değiştirmiş. Yani “fırsat bu fırsat” denilerek dosya şişirilmiş. Olayla ilgisiz bazı isimler sanık sandalyesine buyur edilmiş.
Bu “müdahale” ne sonuç doğurdu:
Mahkeme, mesaisinin çoğunu, belgelere dair bilirkişi raporu beklemeye harcar oldu.
Dava -en azından toplumun belli kesiminde- kuşkulu bir hal aldı. Kamuoyunun bir kısmı, asıl “plan”ı unuttu; bunun tümüyle fabrikasyon bir dosya olduğuna, nihayetinde “kaplan”ı buruşturulmuş kâğıt haline getirmeyi amaçladığına inandı.
Bu inanç, mahkeme heyetine yapılan müdahalelerle hepten kökleşti. Bu kadar önemli bir dava sürerken -her ne nedenle olursa olsun- hâkimleri değiştirirseniz, “tutuklamalara itiraz edenlerin yerine tutuklama isteyenlerin hükümetçe tayin edildiği” izlenimi doğurursunuz.
Dünkü abartılı tutuklama dalgasında bu izlenim zihinlere bir kez daha kazınmıştır.
* * *
Yazının ilk bölümü ile ikinci bölümünü karşılaştırayım şimdi:
Ben ordu içinde, hükümeti devirmeyi amaçlayan tehlikeli bir plan semineri yapıldığına inanıyorum. “Balyoz Davası”, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni bu zehirli alışkanlıktan vazgeçirmek için bir fırsat olabilirdi.
Ama yazının ikinci bölümünde anlattığım şey, bu fırsatı heba etti. Çünkü adeta bir başka ekip, yeni bir “harp oyunu” düzenledi. Kayıtlara müdahale eden, sahte belge üreten, basına doküman sızdıran, hâkimlerin tayinleriyle oynayan, bilvesile muhaliflerini ezmeyi amaçlayan bu ekip, masa üzerinde bir başka tehlikeli senaryoyu uygulamaya koydu.
Bence ikisinin birbirinden farkı yok.
“Kaplan” kadar “kâğıt” da tehlikeli…
Can Dundar Milliyet..