Blog

Franchise Yasası ve Ekosistemi Üzerine Stratejik Görüş – Nova Golden Franchise

Franchise sektörü, denetlenebilir, ölçeklenebilir ve sürdürülebilir bir sistem sunarak; istihdama, üretime, ihracata ve markalaşmaya ciddi katkılar sağlayabilecek stratejik bir ekonomik modeldir. 
Ancak bu potansiyel  doğru kurgulanmış bir yasal çerçeve ve kurumsal ekosistem ile hayata geçirilebilir.
1. Yasa Olmadan Sürdürülebilirlik Mümkün Değildir
Hiçbir sistem, yasa olmadan sürdürülebilir ve güvenilir bir yapı sunamaz. Kamu otoritesi, bu sürecin içinde yer almalıdır; ancak mevcut durumda yasayı yazabilecek, sistemi kurgulayabilecek bilgi, yetenek ve vizyona sahip değildir.
Sektörü, dünyayı bilen; hem hukuk hem ekonomi hem de kamu tecrübesine sahip az sayıda kişi bu süreci yürütebilir.
Bugün ülkemizde “franchise yasası”nın metnini yazabilecek üç yetkin uzmanı bir araya getirerek çözmek mümkündür . Bunun siyasete , bakanlıklara anlatilmasi ayrı konu .
2. Kamunun Görevi Düzenlemeyi Üstlenmektir, Uygulamayı Değil
Yasal altyapı, yönetmelikler ve denetim organları kamu tarafından sağlanmalı; ancak uygulama ve sistemin işletilmesi mutlaka özel sektörle birlikte yürütülmelidir. Zira kamunun bu konuda operasyonel kapasitesi, deneyimi ve çevikliği yetersizdir.
Aksi takdirde sistem daha da kötüleşebilir.
3. Eksik Kurumsal Yapılar Nedeniyle Sistem İşlemiyor
Franchise sisteminin sağlıklı işlemesi için yalnızca yasa yeterli değildir. Aşağıdaki kurumsal unsurlar da eş zamanlı inşa edilmelidir:
•Franchise Yasası
•Sektörel Regülasyonlar
•Franchise Federasyonu ve İhtisas Dernekleri
•Uzmanlaşmış İhtisas Mahkemeleri
•Franchise Akademileri ve Eğitim Standartları
•Finansman ve Teşvik Mekanizmaları
•Ulusal Yeterlilikler ve Sertifikasyonlar
•Bağımsız Denetim ve Uyuşmazlık Çözüm Kurulları
4. Dünyadan Ders Almalıyız
Amerika Birleşik Devletleri, 1960’ta IFA (International Franchise Association) adlı federasyonu kurmuş, ancak bunun yeterli olmadığını görerek 1979’da doğrudan Federal Franchise Yasası ile sistemi yasallaştırmıştır.
Bugün ABD’de franchise sistemi denetlenebilir, şeffaf ve kayıtlıdır. Ancak aynı yapıdaki “bayilik” sistemleri bu denetimden uzak, çoğunlukla “başım gözüm Allah’a emanet” diyebileceğimiz yapılar olarak kalmaktadır.
Avrupa ülkeleri bu konuda ABD’nin bir adım gerisindedir. Ancak onlar da bizden daha organize durumdadır. Ne yazık ki Avrupa’da dahi sistemler zaman zaman alaturka bir şekilde işletilmektedir.
5. Türkiye İçin 5G Franchise Reformu Gereklidir
Türkiye bu alanda bir değişim ve dönüşüm hamlesiyle, 5G niteliğinde bir reform süreci başlatabilir. Gerekli kurumsal ve yasal yapılar inşa edilirse; ülkemiz franchise alanında sadece bölgesel değil, küresel bir merkez hâline gelebilir.
6. Franchise Ekosisteminin Ana Hedefi Nedir?
Franchise sistemi yalnızca markaları değil, bu sistemin tüm paydaşlarını korumalıdır:
•Franchise veren markaların güvenliği
•Franchise alan girişimcinin korunması
•Yatırımcıların teşvik edilmesi
•Nitelikli iş gücünün eğitilmesi
•Tüketicinin kaliteye erişiminin sağlanması
Türkiye’nin ekonomik kalkınmasında franchise sektörü büyük bir fırsattır. Bu fırsatın değerlendirilebilmesi için:
•Kamunun düzenleyici ve destekleyici rolü net tanımlanmalı
•Özel sektörün bilgisi, tecrübesi ve enerjisiyle ortak bir yapı kurulmalı
•Hukuki ve kurumsal çerçeve gecikmeden inşa edilmelidir
Bu yaklaşım, girişimciliği teşvik edecek, markalaşmayı hızlandıracak, istihdamı artıracak ve Türkiye’yi franchise ihracatında bölgesel lider konumuna taşıyacaktır.
Saygı, sevgi ve selam ile…
Müjdat Güler 
mg@novagroupholding.com
www.novagoldenfranchise.com

SİVİL EKONOMİ MANİFESTOSU

“Tüketim Ekonomisinin Sınırları ve Üretim Odaklı Çıkış Yolu”

Borç Gerçeği ve Tüketim Ekonomisinin Kurgusu
Türkiye’nin kamu borcu, GSYH’ye göre %27 civarında. Yüzeyde düşük görünse de artan faiz yükü bu avantajı hızla eritiyor.
Devlet gelirleri ağırlıklı olarak dolaylı vergilerden (ÖTV, KDV) sağlanıyor. Bu ise geniş halk kesiminin sırtına yük bindirirken ekonomik sürdürülebilirliği zedeliyor.
Sistemin Geçici Can Suyu: Varlık Satışı ve Af Politikaları
Bugün 2B arazileri, orman vasfını kaybetmiş taşınmazlar gibi kamu kaynakları günü kurtarmak için tasfiye ediliyor.
Verginin vergisi, harçların harcı şeklindeki mali yükler vatandaşın verimliliğini değil, tüketimini körüklüyor.
Hukuki istikrarsızlık ve sıkça çıkarılan “infaz afları” ise cezai korkuyu araçsallaştıran bir yöntem haline geldi.
Planlı Kalkınmanın Temel Dinamikleri
Gerçek kalkınma ancak şu unsurlar üzerine inşa edilebilir:
Kaliteli eğitim
Ehil kadrolar
Sivil anayasa ve siyasi partiler yasası reformu
Bağımsız yargı ve hukuk devleti
Gelir ve fırsat adaleti
Ancak, üretim ekonomisinin altyapısı kurulmadan bu dönüşüm mümkün değildir.
 Mutlu Azınlık Rejimi: Demokratik Diktatörlük
Tüketim ekonomisi, siyaset–ticaret–tarikat üçgeniyle bir “mutlu azınlık” oluşturuyor.
Bu yapının sürdürülebilirliği medya kontrolü, yargının sopa olarak kullanılması ve af yasalarıyla sağlanıyor.
 Çözüm Yolu: Saadet Zinciri Değil, Gerçek Ekonomi
Türkiye’nin kurtuluşu şapkadan tavşan çıkaran geçici ekonomilerde değil, gerçek üretim gücündedir.
 Sanayi ve teknoloji yatırımı
 İhracat odaklı üretim
 AR-GE ve yüksek katma değerli sektörler
 Dijitalleşme ve yeşil ekonomi
Türkiye ancak bu alanlara yönelerek sürdürülebilir bir refah toplumu kurabilir.
 Demokratik Güç ve Yöntem Meselesi
Eğer halk sandıkta;
•Sivil Ekonomi Manifestosunu savunacak,
•Sivil anayasa ve sivil siyasi partiler yasası yapacak,
•Yargı, denetim ve medyayı yeniden bağımsızlaştıracak demokratik ve adil bir değişimi sağlayamazsa;
kayıt dışı bir yapının siyaseti, yargıyı ve medyayı kontrol ettiği bir ülke modeline mahkum oluruz.
 Kinle Değil, Adaletle Dönüşüm
Bu dönüşüm; kin, nefret, öfke ve intikam alma duygularıyla değil;
adalet, gelir eşitliği, bağımsız yargı ve eğitim reformu temelinde sağlanmalıdır.
Demokrasi ve serbest pazar ekonomisinin gelişmesi için toplumun tüm kesimleri arasında sevgi, saygı ve diyalog esas alınmalıdır.
Sevgi, saygı ve selam ile
Mujdat Guler
25/ Haziran / 2025

Müjdat Güler: Demokrasi okur yazarlığına destek verelim

Türkiye, son yıllarda önemli bir toplumsal dönüşüm süreci yaşıyor. Bu dönüşümün yalnızca siyasi arenada değil, aynı zamanda kültürel ve toplumsal yapıda da köklü değişimlere yol açtığını vurgulayan Nova Grup Türkiye CEO’su Müjdat Güler, söz konusu değişimlerin özellikle “lümpen proletarya” olarak tanımlanan kitle ve arabesk kültürle şekillendiğine dikkat çekiyor.

Güler, Türkiye’nin büyük bir değişim sürecinden geçtiğini belirterek, köyden kente göçle birlikte ortaya çıkan yeni toplumsal yapının, geleneksel değerlerden uzaklaştığını ve kültürel bir dönüşümün kapılarını araladığını ifade etti. “Köyden kente göçle birlikte, ne köylü ne de kentli olabilen bir kitle ortaya çıktı. Bu kitlenin estetik ve ahlaki ölçülerden yoksun yaşam biçimi, arabesk kültürle bütünleşmiş durumda” diyen Güler, bu toplumsal değişimin müzikten şehirlere kadar geniş bir yelpazede kendini gösterdiğini söyledi.

featured

Şehirleşme ve sosyal sorunlar derinleşiyor

Şehirleşmenin getirdiği yapısal sorunlar ve toplumsal çürümeye dikkat çeken Güler, özellikle kaçak mahalleler, kötü yapılaşma ve altyapı eksikliklerinin, bu dönüşümün fiziksel yansımaları olduğunu belirtti. “Şehirleşme süreci, suç oranlarında artışa, özellikle kadına karşı şiddet gibi toplumsal sorunların derinleşmesine yol açtı. Bunun, muhafazakarlık kavramının içinin boşalmasıyla bağlantılı olduğuna inanıyorum. Gerçek muhafazakarlık değerleri, giderek daha fazla dışlanıyor ve unutuluyor” dedi.

Güler, bu toplumsal değişimin en belirgin etkilerinden birinin, özellikle genç kuşaklar arasında daha az ilgi gören ve derinlikten yoksun müzik türleri olduğunu belirtti. “Arabeskleşme, sadece bir müzik türü değil; aynı zamanda bir yaşam biçimi haline geldi. Geleneksel Anadolu müziği, bir kenara itilirken, daha yüzeysel, estetikten yoksun melodiler tercih ediliyor. Bu, toplumun ruhunu yansıtan önemli bir değişim” şeklinde konuştu.

Laiklik ve cumhuriyet değerlerine karşı tutumlar artıyor

Güler, Türkiye’nin kültürel dönüşümündeki en endişe verici gelişmelerden birinin de, laiklik ve Cumhuriyet değerlerine karşı artan karşıtlık olduğunu belirtti. “Bu kesim, Atatürk’ün Cumhuriyet devrimlerini ve laikliği bir tehdit olarak görüyor. Her türlü skandal ve yolsuzluğa rağmen, Atatürk’ün devrimlerine ve Cumhuriyet’e karşı olan duruşları değişmiyor” dedi. Güler, bu kesimin, Türkiye’nin modernleşme çabalarına karşı direndiğini ve bu direncin toplumsal yapıyı olumsuz yönde etkilediğini ifade etti.

Türkiye’nin geleceği için öneriler

Türkiye’nin geleceği açısından kritik adımlar atılması gerektiğini belirten Güler, toplumsal aydınlanmanın önemine dikkat çekti. “Toplumun kültürel değerlerini yeniden inşa etmek, bu dönüşümü daha sağlıklı bir hale getirmek için hepimizin birlikte hareket etmesi gerekiyor. Lümpenleşme ve arabeskleşme, sadece bireysel tercihler değil; toplumsal bir yozlaşmanın işaretleridir” diyen Güler, toplumsal değerlerin yeniden diriltilmesi gerektiğini vurguladı.

“Mustafa Kemal Atatürk’ün savunduğu evrensel değerlere sahip çıkmak, sivil anayasa ve sivil siyasi partiler yasası gibi reformlarla Türkiye’nin geleceğini aydınlatabiliriz” diye ekleyen Güler, toplumsal acıların ve zorlukların ancak herkesin ortak çabasıyla aşılabileceğini söyledi. “Demokrasi okuryazarlığını artırmak, halkı bilinçlendirmek ve eğitimi ön plana çıkarmak, bu sürecin en önemli adımlarıdır” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Geleceğe yönelik birleşik adım atılmalı

Müjdat Güler, Türkiye’nin toplumsal yapısındaki bu değişimin yalnızca bir dönemsel olgu olmadığını, derinlemesine bir dönüşümün parçası olduğunu ifade ederek, geleceğe yönelik olumlu bir değişim için tüm kesimlerin birleşmesi gerektiğinin altını çizdi. “Hep birlikte, Atatürk’ün aydınlık düşüncelerini savunarak, daha adil, eşitlikçi ve demokratik bir toplum inşa edebiliriz. Ancak bu, yalnızca toplumun bir kesiminin değil, hepimizin ortak çabasıyla mümkün olacaktır” dedi. Güler, tüm Türkiye’nin bu yolda birleşmesi gerektiğini ve bu hedefe ulaşılana kadar toplumsal acıların devam edeceğini söyledi.

Gülümsemek Sadakadır

Gülümsemek, Hayata Açılan Işıktır

Günlük yaşamın yoğunluğu içinde zaman zaman can sıkıcı, moral bozucu durumlarla karşılaşabiliyoruz. Ancak unutmamamız gereken bir gerçek var: Hayat, hepimiz için gelip geçici.

Bu nedenle, yüzümüzü asmak yerine en azından bir tebessümle güne devam etmeyi seçebiliriz.

Bir gülümseme;

  • Endişeleri hafifletir,

  • Umut ve huzur yayar,

  • Korkuyu bastırır, karamsarlığı siler.

Gerçek bir gülümseme:

  • Ruhsal yaraları iyileştirir,

  • Öfkenin önüne geçer,

  • Kalbi güçlendirir,

  • Bedene daha fazla oksijen taşır.

Ve unutmayalım

“Birini güler yüzle karşılamak gibi bir iyiliği asla küçümseme.”

Gülümse…
Selam ver…
Pozitif düşün, pozitif enerji yay…
Çünkü enerjin, çevreni de dönüştürür.

Unutma, her şey bir gülümsemeyle başlar.

Sevgi, saygı ve selamla…

Müjdat GÜLER

Ekonomik, Siyasi ve Stratejik Yeniden Yapılanma İçin Yol Haritası

Değerli Arkadaşlar,
Türkiye’nin Suriye’deki yeni hükümetle siyasi ve ticari ilişkilerini geliştirme ve çeşitli sektörlerde katkı sağlama yolları, bölgesel ihtiyaçlar ve uluslararası iş birliği imkanları çerçevesinde değerlendirilebilir.
Bu çalışmalar  eminim Üst düzeyde TÜSİAD , TOBB , ISO  ve sektör derneklerinde gündemdedir .
Bunların bir koordinasyon merkezinden ele alınması gerekli diye düşünüyorum .
Amerika 🇺🇸 ve Almanya bir yıldır konuya hazırlanıyor .
İşte bu konuda iş hayatı ne yapmalı bu konuda bıraz düşünelim ve küçük not hazırlayayım  istedim . Sizin gibi ustalar için draft diye ele alınabilir .
1. Türkiye-Suriye İlişkilerinin Geliştirilmesi
Siyasi İlişkiler:
•Diplomatik İlişkiler: Türkiye, yeni Suriye hükümetiyle diplomatik ilişkileri geliştirerek güven ve istikrar sağlayabilir. Hükümetin bu konuda oyun kurucu olmasını umut ediyorum oyunu 2017 den bu yana özel orduya destek vererek zamanını bekledi ve geregını yaptı . BOP de oyuncumu olduk yoksa oyun kuranmı onu zaman tayın edecek .
•Sınır Güvenliği: Ortak sınırların güvenliği için iş birliği yapılabilir. Bu konuda hükümete güveniyorum .  Bu konuda kendimi rahat ve güvende hissediyorum her an beklenmedik bir hata yapılabilir  diyede statik değil dinamik kalınmalı .
•Mültecilerin Dönüşü: Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin güvenli şekilde ülkelerine dönmesi için ortak projeler geliştirilebilir.
Bu konu sadece hükümete , göç idaresine bırakılacak bir konu değil çok önemli calişma iş hayatı , sivil toplum kuruluşları , akademisyenler konuyu masaya yatırmalı içimizdeki surıyelilerle ortak calişma , ortak şirketler ve platformlar oluşturmalıyız . Üretimde Fason üretim merkezlerini oraya kaydırabiliriz .
Ticari İlişkiler:
•Ticaret Anlaşmaları: Gümrük tarifelerinin düşürülmesi ve sınır ticaretinin kolaylaştırılması için anlaşmalar yapılabilir.
•Lojistik İş Birliği: Ortadoğu’ya açılan bir ticaret köprüsü oluşturmak için lojistik altyapı desteklenebilir.
2. Türkiye’nin Katkı Sağlayabileceği Sektörler
İnşaat:
•Altyapı ve Konut: Türk inşaat firmaları, Suriye’deki altyapı, konut projeleri, hastane ve okul yapımlarına katkıda bulunabilir. Yurt dışı müteahhitler derneği , fınans kurumları ve inşaat malzemecileri üreticileri ortak bir platform oluşturmalı . Hemen yapmalı bu üç kurumda ayrı telden çalan kurumlar üst akıl şart .
•Kentsel Yeniden Yapılanma: Savaşta zarar görmüş şehirlerin yeniden inşasında uzmanlaşmış Türk şirketleri aktif rol oynayabilir.
Şehir yapacak muteahhıtkeri oluşturamadık , üst akıl iyi olursa bu alanda kartelleşme ve yabancı ortaklıklar ve ihtisaslaşma şart .
İhracat:
•Sanayi Ürünleri: Gıda, tekstil, makine ve yapı malzemeleri ihracatı artırılabilir. Yeni hikaye yazmalıyız .
•Teknoloji Transferi: Türk üretim teknolojisi Suriye’ye aktarılabilir. Yabancı ortaklıklar hem avantaj hem kaynak yaratır .
Eğitim:
•Üniversite İş Birlikleri: Suriye üniversiteleriyle eğitim ve araştırma projelerinde ortaklıklar kurulabilir. Marka taşımalıyız tesvıkleri arttırmalı Amerikan ve Avrupa üniversitesi markaları ile işbirliği şart . Yatay geçişi teşvik etmeliyiz buradaki okuduğu üniversite oradada kampüs açmalı ve digital eğitim ozendırılmeli .
•Mesleki Eğitim: Savaş sonrası kalkınmaya destek için mesleki eğitim programları düzenlenebilir.
Bu konuda Almanya 🇩🇪 ve Amerika 🇺🇸 ile işbirliği şart . Turklye RCD  ile iran 🇮🇷 ve Pakistan 🇵🇰 ile anlaşmasını bugüne revize edip NAFTa modeli bir anlaşma ile Suriye 🇸🇾 Ile anlaşma yapıp orayı 🇺🇸 daki komşu Meksika 🇲🇽 yapabilir .
Enerji:
•Doğal Gaz ve Elektrik: Türkiye, Suriye’nin enerji altyapısını yeniden inşa etmek için destek sağlayabilir. Doğal gaz boru hatları ve elektrik şebekelerinin kurulmasında iş birliği yapılabilir. Konsorsıyum olmadan kaynak bulmada , satişta  , teknolojide zorlanırız .
Orayı planlayan ve büyük menfaat bekleyenler  imkanları  Türkiye’ye kaptırmazlar  densede süngülerle ekonomi yazılır ; kim bugüne kadar Suriye 🇸🇾 halkına destek vermişse : savaşı kim kazanmiş ise onun dediği olur 👍
•Yenilenebilir Enerji: Güneş ve rüzgar enerjisi projeleri geliştirilebilir.
Buradada iyi olduğumuz yerler var ama Amerikalılar ve Almanlarla iş birliği kaynak sorununu çözerız .
Ulaşım:
•Demiryolu ve Karayolu: Türkiye-Suriye arasında demiryolu ve karayolu bağlantıları modernize edilebilir.
•Liman İşletmeleri: Suriye limanlarının rehabilitasyonunda Türkiye’nin tecrübesinden faydalanılabilir.
Savunma:
•Güvenlik Eğitimi: Suriye’nin güvenlik güçlerinin eğitimi için destek sağlanabilir.
•Sınır Güvenliği: Ortak sınır güvenlik projeleri geliştirilebilir.
Tarım ve Hayvancılık:
•Tarım Teknolojisi: Türkiye, modern sulama ve tarım teknolojileriyle Suriye tarım sektörüne katkı sağlayabilir.
•Hayvancılık İş Birliği: Yarım ürünler ve hayvancılık alanında ortak projeler geliştirilebilir.
Turizm:
•Kültürel Miras: Suriye’nin tarihi ve kültürel yerlerinin restorasyonunda iş birliği yapılabilir.
•Turizm Altyapısı: Oteller ve turistik tesislerin yeniden inşasına destek verilebilir.
3. Uluslararası Finansman Kaynakları
Avrupa, İsviçre ve ABD:
•Kalkınma Fonları: Avrupa Birliği (AB) kalkınma fonları, Suriye’nin yeniden inşasına katkı sağlayabilir.
•ABD Yardımları: ABD, altyapı ve tarım projelerinde fon sağlayabilir.
•İsviçre İş Birliği: Tarafsız bir ülke olan İsviçre, kalkınma projelerine finansman sağlayabilir.
Dünya Bankası:
•Yeniden İnşa Kredileri: Dünya Bankası, altyapı ve eğitim projelerinde kredi imkanı sunabilir.
•Teknik Destek: Teknik uzmanlık ve proje yönetimi desteği sağlanabilir.
Körfez Ülkeleri (BAE ve Katar):
•Yatırımlar: BAE ve Katar, özellikle enerji ve altyapı projelerinde doğrudan yatırım yapabilir.
•Barter Anlaşmaları: Doğal gaz ve petrol karşılığında inşaat malzemesi ve teknoloji sağlanabilir.
Türkiye ve Uluslararası Kalkınma Bankaları:
•Finansman: Türkiye, Eximbank ve diğer uluslararası kalkınma bankaları aracılığıyla finansman sağlayabilir.
•Barter Ticareti: Doğalgaz ve petrol karşılığında altyapı projeleri üstlenilebilir.
4. Doğal Gaz ve Petrol Yoluyla Barter Anlaşmaları
•Enerji Karşılığı Hizmet: Türkiye, Suriye’den doğal gaz ve petrol alımı karşılığında altyapı ve enerji projeleri sağlayabilir.
•Ticaret Ürünleri: Petrol karşılığında Türk tarım ürünleri, sanayi ürünleri ve gıda maddeleri ihraç edilebilir.
5. İş Birliği Potansiyeli
Yarım Ürün ve Hayvancılık:
•Tarım İşleme: Suriye’nin ürettiği ham tarım ürünleri Türkiye’de işlenip ihraç edilebilir.
•Hayvancılık: Suriye ile ortak hayvancılık projeleri geliştirilerek iç pazar ve ihracat odaklı üretim yapılabilir.
Bu kapsamlı iş birliği planı, hem Türkiye hem de Suriye için ekonomik büyüme, siyasi istikrar ve bölgesel kalkınmaya katkı sağlayabilir. Uluslararası aktörlerle yapılacak iş birliği ise bu sürecin daha hızlı ve sürdürülebilir olmasını sağlayacaktır.
Turkiye STK , eğitim , sanayi , inşaat , gayrimenkul , sağlık kuruluşları Suriye’de temsilcilik , subelenmeye local insanlarla yapılanmaya başlaması gerekmekte ama çok bilinçli ve kapalı kapılar ardında yapılanma şart .
Sevgi saygı ve selam ile
Mujdat güler
İstanbul
Mg@novagroupholding.com

Müteahhitlik Siyasallaşmadan Kurtulmalı

Değerli Arkadaşlar,

Bürokrasi, devlet planlama, siyasi partiler, eğitim kurumları, finans kurumları, müteahhitlik sektörünü yönetecek yasaları yapmak yerine müteahhitler siyasi partileri yönetir hale gelince doğal olarak sat-yap ülkede yolsuzluğu ve yozlaşmayı getirdi.

Müteahhitlere daha zor bir yapı olan denetimsiz bir ortamda sat -yap denerek çayıra salındı. Dünyadaki gayrimenkul geliştirmede kullanılan proje kredisi verilmediği gibi uzun yıllar bankalar yasasının 50. maddesine göre kredi verilmez dendi ki bu ülkede konut finansmanı için Yapı ve Kredi Bankası, gayrimenkul geliştirmek için Emlak Bankası, işçilerin emeklilik paralarını değerlendirmek için Emniyet Sandığı gibi kuruluşlar üretilmişti. Bunların hepsi rant ve yolsuzluk ekonomisine mahkum edildi; Yapı Kredi konut pazarından ayrıldı, Emlak Bankasını verilmiş siyasi krediler batırdı, Emniyet Sandığının mallarını da siyasetçiler özelleştirme diye satarak yarın emekli olacak insanlara büyük yanlışlar yaptılar. Sigorta kesintilerinden oluşan paralar da bankalara faizsiz yatırıldı ve o paralar buharlaştırıldı.

 

Bu ülkede bu çarpık yapının günah keçisi diye de müteahhitler ilan edildi; bu karikatürü hak ediyorlar çünkü global bir pazar oluşsun diye uğraşmıyorlar. Siyaseti ele geçirmişler, genel müdürlüklerini siyasi partilere verip siyasete bulaşıyorlar; bunlar olmaz. Müteahhit siyasallaşmış, siyasetçi müteahhit olmaz; bunlar her ikisi de işin tadını kaçırdılar ve ülkeye, demokrasiye, saydamlığa çok ama çok büyük zarar veriyorlar. Yazık oluyor her iki kurumumuza da. Yerli ve yabancı pazarda çalışan müteahhitlerimiz çok saygın, ülkesi için uğraşan; ekonomiye, işsizliğe çok yarar sağlayan insanlar.

Reform şart, sektör siyasallaşmamalı, siyaseti yönlendirmek yerine “ben bu ülkeye bu kadar vergi ödüyorum, iş gücüne, üretime katkım var, şehri yeşillendirip akıllı bina yaparak teknolojiye katkı sunabiliyorum” diyebilmeli. Müteahhitlik ve siyaset ne kadar saygın olursa, ne kadar saydam olursa, ne kadar global olursa ülkeye o kadar büyük yarar sağlar. Şu anda bu işi yanlış yönetiyorlar.

Sevgi, saygı ve selam ile…
Müjdat Güler

GAYRIMENKULUN FİNANSMANINDA UYGULANAN YOLLAR VE BAŞARISIZLIKLAR

Değerli arkadaşlar,

Bugün sizlere geçmişte gayrimenkul finansmanında uygulanan yollar ve başarısızlıklarla ilgili  örnekleri anlatmaya çalışacağım. Geçmişi analiz etmeyenler, geçmişten ders almayanlar, aynı hataları yapmaya devam ederler…  Burada ilk olarak konut edindirme yardımını işlemeye çalışacağım.

Konut edindirme yardımı, mortgage sisteminin Türkiye’de alt yapısının o kadar kolay oturmayacağını gördüğümüzden; önce fon yaratalım, sonra üstüne emlak sistemini, mortgage sistemini ve ikincil kağıtları oturturuz diyerek bir hayalle başladı. İnsanların tasarruf edecek kadar bir gelirleri ve alışkanlıkları olmadığı için en kolay yolun onlara ödenen bedellerden bir kısmını ayırarak bir fon üretelim ve zaten maaşlarında bir azalma söz konusu olmadığı için işveren tarafından yatırılan bir bedel olduğundan rahatlıkla işler ve tutar diye düşündük.

Uygulama ne kadar devam etti, kimler ödeme yaptı?
KEY kesintileri 1986 yılında başladı, 1995 yılına kadar 9 yıl süreyle devam etti. Ancak çalışanlar konut sahibi olamadan uygulama 1996 yılında durduruldu.
1999’da çıkarılan 588 sayılı kanun hükmünde kararname ile KEY hesaplarının tasfiyesi kararlaştırıldı ve Emlak Bankası hesaplarında bulunan KEY kesintilerinin parasal miktarı değerindeki gayrimenkul, Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı (EGYO) AŞ’ye devredildi.
İyi değerlendirilmedi

Devir sırasında fonun değeri belli miydi?
Ne yazık ki, devredilen Emlak Bankası gayrimenkullerinin ekspertiz değeri bir sır olarak kaldı. Devir sırasında Emlak Bankası gayrimenkullerinin değerinin çok yüksek tutulduğu ve böylece KEY hesaplarının zarara uğratıldığı sık sık gündeme getirildi.

Fon nasıl değerlendirildi? 
Nemalandırma, KEY uygulamasını başlatan 3320 sayılı yasaya uygun olarak yapılmadı. 3320 sayılı yasanın 10. maddesi ve bu yasaya göre çıkarılan uygulama yönetmeliğinin 27. maddesine göre kesintilerin Emlak Bankası’nın 6 aylık vadeli mevduat faizi, devlet tahvili, Hazine bonosu ve gelir ortaklığı senetleri gibi çeşitli seçeneklerle nemalandırılması gerekiyordu.
Amaç, birikimlerin enflasyon karşısında korunması ve reel olarak artmasıydı. Görev Emlakbank’a verilmişti. Yasanın ve yönetmeliğin hükümlerine rağmen Emlak Bankası’nın KEY hesaplarına uyguladığı nema (faiz) komik düzeylerde kaldı. Bu düşük nemalandırma sonucunda KEY hesapları eridi.
O para ile alınmış arsalar Emlak konut GYO’na devredildi ve bir kurum zenginleştirilirken, sisteme para yatırmış 1.826.000 ( Bir milyon sekiz yüz yirmi altı bin) kişi mağdur edildi. Yatırdıkları paralar insanlara değerinin çok altında iade edildi.

Hedef, konut edindirme yardımı ile inşaat sektörünü ucuz ve öz kaynaklara yöneltmek, arazilere yatırım yaparak ucuz kaynak almak ve bugünkü gibi inşaat maliyetinin en önemli parçası olan arsa sorununu çözmekti.

Araziler, arsaya dönüştürüldüğünde elde edilen kaynakların içine teknoloji katıldığında kısa sürede inşaat yaparak insanları kira öder gibi konut sahibi yapacaktık…
Regülasyonu kurup, emlak sektörünü düzeltip, mortgage yasasını çıkartıp, bitmemiş ve iskansız binayı satmayıp, tapu sigortası modeli getirerek insanların sisteme güvenini sağlayıp, yolsuzluklara ve yoksulluğa mani olacaktık…

Sorunu görüyor çözümü de biliyorduk ama devletin kesesinin delik olması ve gelen her parayı buharlaştırma ve keriz silkeleme operasyonu yapma gibi kötü bir alışkanlığı ve sorumsuz davranışları neticesinde hem devlete olan güveni sarstık hem de konut finansmanında kolay yolu seçmek varken, Ayşe hanımın mevduatı ve Mehmet efendinin avansı ile sat yap modelini benimsedik; ekonomik kriz kapıya gelip, faizler artıp, konut sektörü yara alınca şimdi konut finansmanında modeller diye ortaya çıkıyoruz…
Dünü yaşatanlar bugün karşımıza çıkıp sakın bilirkişi diye ortada dolaşmayın, biz sizin nasıl bilmez kişiler olduğunuzu çok iyi biliriz; köşeye çekilin ve bu iş nasıl yapılır dinleyin ama sessiz ve akıllı bir öğrenci gibi dinleyin, aman kendinizden bir şey katmayın çünkü bu işi hiç ama hiç bilmiyorsunuz beyler…

Sevgi, saygı ve selam ile…