Adaletin bu mu, benim demokrasim?..

Adaletin bu mu, benim demokrasim?..
“Yetmez ama Evet” dediler, demokrat kardeşlerim, A’dan, Z’ye değişmesi gereken bir çağ dışı anayasanın bir kaç maddesinin değişmesi isteğine..
Daha adil bir Türkiye olacaktık, “Evet” dersek.. Çünkü değişecek maddeler, hukuku daha adil, adaleti daha hızlı yapacaktı.. Yaptı.. Buyrun..
***
Marmaris’te taksi şöförü sabaha karşı evine zurna gibi sarhoş geldi.. Meme kanserli eşine çattı.
Çatmakla kalmadı, tekme tokat, öldüresiye dövmeye başladı. Üç çocuk, annelerini, babalarının elinden alamadılar. Çığlıkları duyan komşular polis çağırdı. Polis yediği dayaktan bayılan kadını hastaneye kaldırdı. Kadın şikayetçi oldu. Savcı 1.64 promil alkollü çıkan ve kanser hastası kadını öldüresiye döven kocayı serbest bıraktı. Ayşe Paşalı olayı meydanda ve daha binlerce Ayşe Paşalı olayı her gün devam ederken..
***
Başbakan, Abdi İpekçi Spor Salonunda bir toplantıda konuşuyordu. Berna Yılmaz ve Ferhat Tüzer adlı iki genç “Parasız eğitim istiyoruz” yazılı bir pankart açar açmaz, polis tarafından derdest edildiler. Önce karakola, ordan savcılığa, ordan mahkemeye gittiler. Mahkeme tutuklu yargılanmalarına karar verdi.. Gençler, 14 (Yazı ile ondört) aylarını içerde geçirdikten sonra, Marmarisli şöförün serbest bırakıldığı gün mahkemeye çıkarıldılar. Savcı konuştu..
“Silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü, önceden izin alınmadan yapılabilir. (Altında Türkiye’nin imzaları bulunan) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, düşünceyi açıklama ve dernek kurma hakkını düzenliyor.
“Haklarında kapatılma ve yasaklama kararı olmayan dernek ve örgütlerin eylemine katılan sanıklara, sırf katılmaları nedeniyle sorumluluk yüklenemez. Bu anayasal hakların etkin bir şekilde kullanımının önüne geçer. Sanıkların eylemleri, anayasal düşünceyi açıklama ve ifade etme sınırları içindedir” dedi.
Dikkat buyurun.. Sanıkların avukatları değil, iddia, suçlama makamı, gençlerin eylemlerinin, Birlemiş Milletler ve Avrupa İnsan Hakları anlaşmalarına uygun olduğunu, bu eylemi suç saymanın, anayasal ifade özgürlüğünü yok edeceğini söylüyor.. “Eylem yasaldır. Ortada suç yoktur” diyor ve “Beraat” istiyor.. Tekrar ediyorum.. Savcı, 14 aydan beri yatmakta olan iki gencin beraatini istiyor..
14 ay, bu ülke infaz yasalarına göre, çok ciddi bir mahkumiyet sürecidir. Mesela o sarhoş Marmarisli şöför, karısını döveceğine, 1.64 promille kaldırıma çıkıp bir adamı ezse ve öldürse, 14 ay yatmadan serbest kalırdı. Yüzlerce örneği var, kayıtlarda..
Bu gençler, hiç bir şiddet olayına karışmadıkları, hiç bir eylem yapmadıkları, sadece pankart açtıkları için, 15 yıla kadar mahkumiyet istenerek, 14 aydır yatıyorlar ve sonunda Savcı “Olmaz böyle şey” diye isyan ediyor.
Peki karar, benim demokrat kardeşlerim.. Peki, karar, sırf daha adil, daha demokrat bir Türkiye için, “Yetmez ama evet” diye haykıran kardeşlerim.. Peki, karar?..
“Tutukluluk hallerinin devamına ve davanın 6 Ekim’e ertelenmesine..”
Yani.. 14 ay yetmez.. Gençler bir pankart, tek bir pankart açtıkları ve “Eğitim hakkı” istedikleri için” 4.5 ay daha yatacaklar en azından.. Bu yazı da içerde geçirecekler.. Peki, savcının dediği gibi beraat ederlerse, hayatlarından çalınan bu 18.5 ay ne olacak, benim demokrat, benim adil Türkiyem’de?..
Bu haberlerin yayınlandığı gün, Cumhuriyet’in birinci sayfasının köşesinde, “Mustafa Balbay 811 gündür hapiste, 87 gündür hücrede” yazıyordu..
3 yıla yakındır, hapis yatan, üç aya yakın da, hücre işkencesi çeken Mustafa Balbay hakkında bir “İnfaz” kararı var mı?. Yargısız infazın dik alası bu değil mi?.
Ne zaman çıkacağı bilinmeyen Mustafa Balbay’ın suçunu bilen var mı?.

***
Size ne kardeşim, eğitim hakkı, özgürlük, adalet, demokrasi falan istiyorsunuz bu ülkede..
Kafanız mı bozuldu, tepeniz mi attı?.. Çekin kafayı, gidin karınızı öldüresiye dövün, içinizi rahatlatın.. Keyfinize bakın..
Bu ülkenin adaleti bu..

Hincal Uluc

Bir yanıt yazın