Dünya ekonomisi bugün yaklaşık 110 trilyon dolarlık bir hacme ulaşmış durumda.
Türkiye ise bu dev sistem içinde, G20’nin 17’nci büyük ekonomisi olarak önemli bir potansiyele sahip.
Ancak, bu potansiyelin doğru gerçeğe dönüşememesinin temel nedeni, büyüme modelinin yanlış siyasi tercihlere dayanmasıdır.
1. Tüketim Ekonomisiyle Büyüme, Üretim Ekonomisiyle Kalkınma
Son 20 yıldır Türkiye, ağırlıklı olarak tüketim odaklı büyüme modeline sıkışmış durumda.
Oysa sürdürülebilir kalkınmanın yolu, üretim odaklı ekonomi modelinden geçer. Üretmeyen, teknoloji geliştirmeyen, markalaşmayan bir ülkenin büyüme rakamları kağıt üzerinde yükselse bile, refah topluma yansımaz. Birde melez demokrasi varsa gelir adaletinden söz açılamas sermaye Türkiyede sincap gibidir ; siyasetin yanında yer almayı bilir , kayıt dışı ekonomi ve siyasetin iş adamı ki bazı kişilerin bahçelerinde petrol ⛽ çıkar .
Eğer bu model değişir, üretim ve ihracat odaklı bir kalkınma stratejisine geçilirse, dünya ihracat liginde 30. sıradan 15. sıralara çıkmak mümkündür.
Fakat bunun ön koşulu, siyasi tercihin değişmesi ve zihinsel dönüşümün başlamasıdır.
2. E-İhracat: 21. Yüzyılın Anahtarı
Bugün e-ihracatın toplam dış ticaretteki payına bakalım:
•Çin: %20
•ABD: %15
•Avrupa: %15–20 arası
•Türkiye: yalnızca %2,3
Bu tablo, aslında Türkiye’nin en büyük fırsat alanını gösteriyor. Ülkemizin lojistik avantajı, genç nüfusu, coğrafi konumu ve dijital adaptasyon kabiliyeti düşünüldüğünde, bu oranı kısa sürede %20 seviyesine çıkarabilecek kapasite fazlasıyla mevcut.
3. Yeni Nesil Ekonomi: Hybrid ve Global Portallar
E-ihracatın büyümesi, klasik üretim ve lojistik modelinin ötesinde “Hybrid ve Global Platformlar” kurmayı gerektiriyor.
Türkiye, kendi “şampiyonlar ligi” oyuncularını yaratmalı:
•Yerli ve milli e-ticaret portalları,
•Global franchise ve üretici ağları,
•Yapay zekâ destekli dijital ihracat sistemleri geliştirilmelidir.
Bu savaş, iyi bir oyun planı ve nitelikli oyuncularla kazanılır.
Plan olmadan, 2003’te “2023’te 500 milyar dolar ihracat yapacağız” deyip 2023’te 250 milyar dolarda kalırız. Artık hamasetin değil, matematiğin konuşma zamanı.
4. Sonuç: Üreten, Öğrenen, Kazanan Türkiye
Türkiye’nin en büyük gücü, vizyonu ve başarma arzusudur.
Ancak bu arzuyu, plan, eğitim, üretim altyapısı ve e-ihracat matematiğiyle desteklemezsek, büyük potansiyel boşa harcanır.
Eğer bugünden üretim ekonomisine geçiş, dijital ihracat reformu ve insan kalitesine yatırım yapılırsa, Türkiye sadece bölgesel değil, küresel bir oyuncu olur.
“Büyüme bir rakamdır, kalkınma bir anlayıştır. Rakamlar değişir, anlayış kalır.”