

•Orman yangınları sonrası alanlar kesinlikle başka bir amaçla kullanılmamalı. (Anayasadaki “yandığı takdirde tekrar ağaçlandırılır” hükmü uygulanmalı)


•Orman yangınları sonrası alanlar kesinlikle başka bir amaçla kullanılmamalı. (Anayasadaki “yandığı takdirde tekrar ağaçlandırılır” hükmü uygulanmalı)



Türkiye, son yıllarda önemli bir toplumsal dönüşüm süreci yaşıyor. Bu dönüşümün yalnızca siyasi arenada değil, aynı zamanda kültürel ve toplumsal yapıda da köklü değişimlere yol açtığını vurgulayan Nova Grup Türkiye CEO’su Müjdat Güler, söz konusu değişimlerin özellikle “lümpen proletarya” olarak tanımlanan kitle ve arabesk kültürle şekillendiğine dikkat çekiyor.
Güler, Türkiye’nin büyük bir değişim sürecinden geçtiğini belirterek, köyden kente göçle birlikte ortaya çıkan yeni toplumsal yapının, geleneksel değerlerden uzaklaştığını ve kültürel bir dönüşümün kapılarını araladığını ifade etti. “Köyden kente göçle birlikte, ne köylü ne de kentli olabilen bir kitle ortaya çıktı. Bu kitlenin estetik ve ahlaki ölçülerden yoksun yaşam biçimi, arabesk kültürle bütünleşmiş durumda” diyen Güler, bu toplumsal değişimin müzikten şehirlere kadar geniş bir yelpazede kendini gösterdiğini söyledi.

Şehirleşme ve sosyal sorunlar derinleşiyor
Şehirleşmenin getirdiği yapısal sorunlar ve toplumsal çürümeye dikkat çeken Güler, özellikle kaçak mahalleler, kötü yapılaşma ve altyapı eksikliklerinin, bu dönüşümün fiziksel yansımaları olduğunu belirtti. “Şehirleşme süreci, suç oranlarında artışa, özellikle kadına karşı şiddet gibi toplumsal sorunların derinleşmesine yol açtı. Bunun, muhafazakarlık kavramının içinin boşalmasıyla bağlantılı olduğuna inanıyorum. Gerçek muhafazakarlık değerleri, giderek daha fazla dışlanıyor ve unutuluyor” dedi.
Güler, bu toplumsal değişimin en belirgin etkilerinden birinin, özellikle genç kuşaklar arasında daha az ilgi gören ve derinlikten yoksun müzik türleri olduğunu belirtti. “Arabeskleşme, sadece bir müzik türü değil; aynı zamanda bir yaşam biçimi haline geldi. Geleneksel Anadolu müziği, bir kenara itilirken, daha yüzeysel, estetikten yoksun melodiler tercih ediliyor. Bu, toplumun ruhunu yansıtan önemli bir değişim” şeklinde konuştu.
Laiklik ve cumhuriyet değerlerine karşı tutumlar artıyor
Güler, Türkiye’nin kültürel dönüşümündeki en endişe verici gelişmelerden birinin de, laiklik ve Cumhuriyet değerlerine karşı artan karşıtlık olduğunu belirtti. “Bu kesim, Atatürk’ün Cumhuriyet devrimlerini ve laikliği bir tehdit olarak görüyor. Her türlü skandal ve yolsuzluğa rağmen, Atatürk’ün devrimlerine ve Cumhuriyet’e karşı olan duruşları değişmiyor” dedi. Güler, bu kesimin, Türkiye’nin modernleşme çabalarına karşı direndiğini ve bu direncin toplumsal yapıyı olumsuz yönde etkilediğini ifade etti.
Türkiye’nin geleceği için öneriler
Türkiye’nin geleceği açısından kritik adımlar atılması gerektiğini belirten Güler, toplumsal aydınlanmanın önemine dikkat çekti. “Toplumun kültürel değerlerini yeniden inşa etmek, bu dönüşümü daha sağlıklı bir hale getirmek için hepimizin birlikte hareket etmesi gerekiyor. Lümpenleşme ve arabeskleşme, sadece bireysel tercihler değil; toplumsal bir yozlaşmanın işaretleridir” diyen Güler, toplumsal değerlerin yeniden diriltilmesi gerektiğini vurguladı.
“Mustafa Kemal Atatürk’ün savunduğu evrensel değerlere sahip çıkmak, sivil anayasa ve sivil siyasi partiler yasası gibi reformlarla Türkiye’nin geleceğini aydınlatabiliriz” diye ekleyen Güler, toplumsal acıların ve zorlukların ancak herkesin ortak çabasıyla aşılabileceğini söyledi. “Demokrasi okuryazarlığını artırmak, halkı bilinçlendirmek ve eğitimi ön plana çıkarmak, bu sürecin en önemli adımlarıdır” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Geleceğe yönelik birleşik adım atılmalı
Müjdat Güler, Türkiye’nin toplumsal yapısındaki bu değişimin yalnızca bir dönemsel olgu olmadığını, derinlemesine bir dönüşümün parçası olduğunu ifade ederek, geleceğe yönelik olumlu bir değişim için tüm kesimlerin birleşmesi gerektiğinin altını çizdi. “Hep birlikte, Atatürk’ün aydınlık düşüncelerini savunarak, daha adil, eşitlikçi ve demokratik bir toplum inşa edebiliriz. Ancak bu, yalnızca toplumun bir kesiminin değil, hepimizin ortak çabasıyla mümkün olacaktır” dedi. Güler, tüm Türkiye’nin bu yolda birleşmesi gerektiğini ve bu hedefe ulaşılana kadar toplumsal acıların devam edeceğini söyledi.
Gülümsemek, Hayata Açılan Işıktır
Günlük yaşamın yoğunluğu içinde zaman zaman can sıkıcı, moral bozucu durumlarla karşılaşabiliyoruz. Ancak unutmamamız gereken bir gerçek var: Hayat, hepimiz için gelip geçici.
Bu nedenle, yüzümüzü asmak yerine en azından bir tebessümle güne devam etmeyi seçebiliriz.

Bir gülümseme;
Endişeleri hafifletir,
Umut ve huzur yayar,
Korkuyu bastırır, karamsarlığı siler.
Gerçek bir gülümseme:
Ruhsal yaraları iyileştirir,
Öfkenin önüne geçer,
Kalbi güçlendirir,
Bedene daha fazla oksijen taşır.
Ve unutmayalım
“Birini güler yüzle karşılamak gibi bir iyiliği asla küçümseme.”
Gülümse…
Selam ver…
Pozitif düşün, pozitif enerji yay…
Çünkü enerjin, çevreni de dönüştürür.
Unutma, her şey bir gülümsemeyle başlar.
Sevgi, saygı ve selamla…
Müjdat GÜLER


Değerli Arkadaşlar,
Bürokrasi, devlet planlama, siyasi partiler, eğitim kurumları, finans kurumları, müteahhitlik sektörünü yönetecek yasaları yapmak yerine müteahhitler siyasi partileri yönetir hale gelince doğal olarak sat-yap ülkede yolsuzluğu ve yozlaşmayı getirdi.
Müteahhitlere daha zor bir yapı olan denetimsiz bir ortamda sat -yap denerek çayıra salındı. Dünyadaki gayrimenkul geliştirmede kullanılan proje kredisi verilmediği gibi uzun yıllar bankalar yasasının 50. maddesine göre kredi verilmez dendi ki bu ülkede konut finansmanı için Yapı ve Kredi Bankası, gayrimenkul geliştirmek için Emlak Bankası, işçilerin emeklilik paralarını değerlendirmek için Emniyet Sandığı gibi kuruluşlar üretilmişti. Bunların hepsi rant ve yolsuzluk ekonomisine mahkum edildi; Yapı Kredi konut pazarından ayrıldı, Emlak Bankasını verilmiş siyasi krediler batırdı, Emniyet Sandığının mallarını da siyasetçiler özelleştirme diye satarak yarın emekli olacak insanlara büyük yanlışlar yaptılar. Sigorta kesintilerinden oluşan paralar da bankalara faizsiz yatırıldı ve o paralar buharlaştırıldı.

Bu ülkede bu çarpık yapının günah keçisi diye de müteahhitler ilan edildi; bu karikatürü hak ediyorlar çünkü global bir pazar oluşsun diye uğraşmıyorlar. Siyaseti ele geçirmişler, genel müdürlüklerini siyasi partilere verip siyasete bulaşıyorlar; bunlar olmaz. Müteahhit siyasallaşmış, siyasetçi müteahhit olmaz; bunlar her ikisi de işin tadını kaçırdılar ve ülkeye, demokrasiye, saydamlığa çok ama çok büyük zarar veriyorlar. Yazık oluyor her iki kurumumuza da. Yerli ve yabancı pazarda çalışan müteahhitlerimiz çok saygın, ülkesi için uğraşan; ekonomiye, işsizliğe çok yarar sağlayan insanlar.
Reform şart, sektör siyasallaşmamalı, siyaseti yönlendirmek yerine “ben bu ülkeye bu kadar vergi ödüyorum, iş gücüne, üretime katkım var, şehri yeşillendirip akıllı bina yaparak teknolojiye katkı sunabiliyorum” diyebilmeli. Müteahhitlik ve siyaset ne kadar saygın olursa, ne kadar saydam olursa, ne kadar global olursa ülkeye o kadar büyük yarar sağlar. Şu anda bu işi yanlış yönetiyorlar.
Sevgi, saygı ve selam ile…
Müjdat Güler