“Tüketim Ekonomisinin Sınırları ve Üretim Odaklı Çıkış Yolu”
Borç Gerçeği ve Tüketim Ekonomisinin Kurgusu
Türkiye’nin kamu borcu, GSYH’ye göre %27 civarında. Yüzeyde düşük görünse de artan faiz yükü bu avantajı hızla eritiyor.
Devlet gelirleri ağırlıklı olarak dolaylı vergilerden (ÖTV, KDV) sağlanıyor. Bu ise geniş halk kesiminin sırtına yük bindirirken ekonomik sürdürülebilirliği zedeliyor.
Sistemin Geçici Can Suyu: Varlık Satışı ve Af Politikaları
Bugün 2B arazileri, orman vasfını kaybetmiş taşınmazlar gibi kamu kaynakları günü kurtarmak için tasfiye ediliyor.
Verginin vergisi, harçların harcı şeklindeki mali yükler vatandaşın verimliliğini değil, tüketimini körüklüyor.
Hukuki istikrarsızlık ve sıkça çıkarılan “infaz afları” ise cezai korkuyu araçsallaştıran bir yöntem haline geldi.

Planlı Kalkınmanın Temel Dinamikleri
Gerçek kalkınma ancak şu unsurlar üzerine inşa edilebilir:
Kaliteli eğitim
Ehil kadrolar
Sivil anayasa ve siyasi partiler yasası reformu
Bağımsız yargı ve hukuk devleti
Gelir ve fırsat adaleti
Ancak, üretim ekonomisinin altyapısı kurulmadan bu dönüşüm mümkün değildir.
Mutlu Azınlık Rejimi: Demokratik Diktatörlük
Tüketim ekonomisi, siyaset–ticaret–tarikat üçgeniyle bir “mutlu azınlık” oluşturuyor.
Bu yapının sürdürülebilirliği medya kontrolü, yargının sopa olarak kullanılması ve af yasalarıyla sağlanıyor.
Çözüm Yolu: Saadet Zinciri Değil, Gerçek Ekonomi
Türkiye’nin kurtuluşu şapkadan tavşan çıkaran geçici ekonomilerde değil, gerçek üretim gücündedir.
Sanayi ve teknoloji yatırımı
İhracat odaklı üretim
AR-GE ve yüksek katma değerli sektörler
Dijitalleşme ve yeşil ekonomi
Türkiye ancak bu alanlara yönelerek sürdürülebilir bir refah toplumu kurabilir.
Demokratik Güç ve Yöntem Meselesi
Eğer halk sandıkta;
•Sivil Ekonomi Manifestosunu savunacak,
•Sivil anayasa ve sivil siyasi partiler yasası yapacak,
•Yargı, denetim ve medyayı yeniden bağımsızlaştıracak demokratik ve adil bir değişimi sağlayamazsa;
kayıt dışı bir yapının siyaseti, yargıyı ve medyayı kontrol ettiği bir ülke modeline mahkum oluruz.
Kinle Değil, Adaletle Dönüşüm
Bu dönüşüm; kin, nefret, öfke ve intikam alma duygularıyla değil;
adalet, gelir eşitliği, bağımsız yargı ve eğitim reformu temelinde sağlanmalıdır.
Demokrasi ve serbest pazar ekonomisinin gelişmesi için toplumun tüm kesimleri arasında sevgi, saygı ve diyalog esas alınmalıdır.
Sevgi, saygı ve selam ile
Mujdat Guler
25/ Haziran / 2025